EMO’da İktisadi İşletme Kuruldu!

25.01.2011

EMO’da İktisadi İşletme Kuruldu!

EMO YÖNETİMİ DEMOKRATİK ODA GELENEKLERİNİ YOK EDİYOR!

12 Eylül süreciyle beraber, emperyalizmin ülkemize dayattığı “özelleştirme ve piyasalaştırma” saldırılarına, üyesine dayanan karşı çıkışı gerçek anlamıyla örgütleyememiş; giderek üyesinden ve üye sorunlarından uzaklaşmış; bunun doğal sonucu olarak da elit bir yöneticiler sınıfının oluşmasına neden olmuş TMMOB ve bağlı odalar, yeni bir adımla birlikte düzenin parçası olma yolunda son sürat ilerliyor.

Odaları piyasa koşullarına uygun hale getirecek adımlardan biri olan “iktisadi işletme” anlayışı EMO'nun öncülüğünde sürdürülüyor. Bir süredir, EMO bünyesiyle bütünleştirilmeye çalışılan ama bir o kadar da üyelerine duyurulmayan iktisadi işletme EMO Yönetim Kurulu’nun 08.10.2010 tarihli toplantı ve 42/16 sayılı kararıyla gerçeklik kazanmaya başladı.

İktisadi İşletme Üyesine Güvenmeyen Bir Anlayışın Ürünüdür!

Kararda, “Oda dergi ve bülteni, internet yayıncılığı, Oda ajandası, reklam alımı, Oda yayınları, Oda etkinlikleri (Kongre, sempozyum vb) düzenlenmesi, topraklama ölçüm, asansör denetim hizmetleri, Oda sosyal faaliyetleri, eğitim ve oda lokalinin işletilmesi amacı ile 'TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Basım Yayın Dağıtım Lokal ve İktisadi İşletmesi adı altında bir iktisadi işletme kurulmasına ve bununla ilgili olarak Mithatpaşa Vergi Dairesi’nde kurumlar vergisi, KDV ve muhtasar yönünden vergi mükellefiyeti oluşturulmasına” denilerek iktisadi İşletme süreci başlamış bulunuyor.

01.11.2010 tarihinden itibaren Genel Merkezin internet sitesine dikkatli gözle bakanlar “Genel Merkez Çalışanları” bölümünde “İktisadi İşletme Müdürü”nün göreve başladığını görerek iktisadi işletmenin kurulduğunu anlayabildiler. (Bu durumun ne denli geleneklere, usule ve etik değerlere uygun olduğu yorumunu da üyelerimize bırakıyoruz.)

Gelişmeler bununla da bitmedi:

Sonra ne olduysa(!) sonraki günlerde bu kişinin (iktisadi işletme Müdürü) “görevi” bölümü boş bırakılmış ve bugün bu kişi görevsiz olarak EMO'dan maaş almaya devam etmektedir. Sormadan edemiyoruz; “İktisadi İşletme Müdürü” olarak lanse edilen kişinin görevi sonradan neden boş bırakıldı? Bütün çalışanların görevleri yazılmışken, bu kişinin görevinin boş bırakılması üyelerden gizleyeceğiniz bir şeylerin olduğunu göstermez mi?

Elbette gösterir!

Bu karar o denli gizlice ve üyelere bilgi verilmeden yapıldı ki, İstanbul Şubesi’ne 21.10.2010 tarihli bir yazıyla “bilgilendirme”de bulunma zahmetine katlandılar.

Üye onayı almadan, genel kuruldan geçirmeden, tüzük değişiklikleri yapmadan “ben yaptım oldu” dayatmasıyla alınan “kararın” örgüt bünyesinde kabul göreceğini mi düşünüyorsunuz? Hangi yasada, hangi yönetmelikte veya hangi Genel Kurul’da “iktisadi işletme” kurulacağı kararı üyelerce kabul görüp, sizleri yetkilendirdi? İstim arkadan gelsin misali, “önce karar alalım, sonra da bir şekilde uygulamaya geçeriz” mi diyorsunuz?

Öncelikle bunun hesabının verilmesi gerekmiyor mu?

İktisadi İşletme Yasa ve Yönetmeliklere Aykırıdır!

Kamu kurumu niteliğinde bir mesleki demokratik kitle örgütü olan TMMOB yasasının (6235 sayılı yasa) 2. Maddesinde “(Değişik: KHK/66 – 19.4.1983) Birliğin kuruluş amacı ile yapamayacağı faaliyetler ve işler aşağıda gösterilmiştir.

Birliğin kuruluş amacı:

a) Bütün mühendis ve mimarları ihtisas kollarına ayırmak ve her kol için bir oda kurulmasına karar vermek;

b) Bu suretle aynı ihtisasa mensup meslek mensuplarını bir Odanın bünyesinde toplamak; merkezde İdare heyeti, haysiyet divanı ve murakıplar gibi görevlilere yetecek kadar üyesi bulunmayan Odasının merkezini, Umumi Heyetin belirleyeceği yerde açmak;

c) Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak;

d) Meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmî makamlarla İşbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fennî şartnameleri incelemek ve bunlar hakkında görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmektir.

Birliğin yapamayacağı faaliyetler ve işler: (Değişik son fıkra: 4276 – 18.6.1997) Birlik ve organları, kuruluş amaçlan dışında faaliyette bulunamazlar.”

Amaçları dışında faaliyet yürütemeyecek olan TMMOB ye bağlı odalar, ticari faaliyette de bulunamazlar. Yasada ve Ana yönetmeliğinde olmayan bir faaliyeti Oda Yönetim Kurullarının “yaptık oldu” mantığıyla uygulamaya sokması da mümkün değildir. EMO YK'nun yasa ve yönetmelikleri iyi bildiklerine eminiz. Ama biz çok iyi biliyoruz ki, kendi anlayış ve isteklerine uygunsa yasa ve yönetmeliklere uyulur, uygun değilse de yasa ve yönetmelikler görmemezlikten gelinir:

“Yasa ve yönetmelikleri bir kere delmekten bir şey olmaz!” diyebilirsiniz ama, her yapılanın bir gün sorulacağını da unutmadan…

İktisadi İşletme Bir “Zorunluluk” mu?

EMO Genel Merkezin şubelere yazdıkları yazılarda, EMO Bursa şubesine Çekirge Vergi Dairesi’nin açtığı dava, Danıştay 3. Dairesinin kararı ve Meram Vergi Dairesi’nin Makine Mühendisleri Odası Konya Şubesi'ne açtığı davalar ve kararlardan örnekler verilerek, “çaresizlikten” bu işletmeyi kurduklarını söylemeye çalışıyorlar.

Her iki davada aleyhe sonuçlanmış kararlardan oluşmaktadır. Oysa biliyoruz ki, lehte olan bir çok dava da söz konusudur. Aşağıda iki örnek görülmektedir.

Bu durumda sadece ve sadece aleyhte kararlar önümüze konularak, gerek şube yönetimleri gerekse de meslektaşlarımız tek taraflı bir “ikna” bombardımına tutulmak istenmektedir. Kendi düşünce ve pratiğinin doğru olduğunu inanan bir anlayış neden lehteki kararları görmemezlikten gelsin ki? Burada da gizlenmeye çalışılan gerçekler olduğu belli değil mi?

Eğer iktisadi işletme gibi bir anlayışı benimseyip, kendi örgütüne yerleştirmek istersen, bunu da açıktan savunamıyorsan, yapılacak tek bir şey var; “üzerimize çok geliyorlar, çaresiz kaldık, vb” diyeceksin. Bu da yetmeyecek; işine gelen mahkeme kararını da kanıt olarak sunacaksın ki, meslektaşlarımız inanabilsinler!

Diğer bir deyişle bizlere ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar!

Bursa Şubesi’nin topraklama ölçümlerinin diğer şubelerinin uygulamalarından farklı olması bu kararın çıkmasında etkili değil midir? Bugün şubelerin yaptığı ölçümler, “bilirkişilik hizmetleri” adı altında ticari bir nitelikte yapılırken, Bursa Şubesi daha da ileri gidip “kitabına uydurmaya” gerek duymadan bu faaliyeti için (topraklama ölçümleri) kar amaçlı “kadro” istihdam edebilmiştir.

Kaldı ki, Bursa Şubesi’ne çıkartılan vergi “cezası” 2001-2006 yıllarına denk düşen bir miktar olup; iktisadi işletme bu “ceza”nın ödenmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. İktisadi işletme olsa da olmasa da trilyonu aşan bu “ceza” EMO tarafından ödenecektir. Dolayısıyla, Bursa bahanesini karşımıza çıkararak iktisadi işletme kurmak, aldatmak ve çarpıtmaktan başka bir şey değildir.

Bundan sonra, iktisadi işletme kararı alan anlayışların, “Ticari faaliyette bulunmuyoruz, kamu hizmeti sunuyoruz, kar amacı gütmüyoruz” söylemlerinin anlamı da kalmamaktadır. Kurumlar Vergisi Yasası'nın ikinci maddesinin 6'ncı fıkrası “ iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, yaptıkları işin kuruluş amaçlarına katkı sağlar olması, faaliyetlerinin yasa ile verilmiş görevler arasında bulunması, tüzelkişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyecektir. Bu bağlamda Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmiş bulunması iktisadi niteliğini” (ticari niteliğini) değiştirmemektedir. İster kar elde edilsin, isterse zarar edilsin; hatta maliyeti karşılayacak “bedeller” alınsın mevcut sistemin yasalarına göre de “ticari faaliyette” bulunulmaktadır.

Ayrıca, minareyi çalanın kılıfını da hazırlayacağı gerçeğinden hareketle, üyesine danışmadan işletme kuran bu anlayış sahipleri; “İktisadi işletmenin denetimi ve kontrolü üyeye açık olacak mı? “ sorusuna muhatap olacaklarını düşünmüş olacaklar ki, 06.11.2010 tarih ve 42/19 sayılı YK oturumuyla “EMO DENETLEME KURULU ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI YÖNERGESİ”yle durumu kurtarmayı düşünmüşlerdir. Yönergeye göre; “ d) Oda iktisadi işletmesine ait tüm gelir ve giderler Oda bütçesi içerisinde yer aldığından, diğer oda gelir ve giderleri gibi denetime tabi” tutulacaktır (*) denilerek, güya üyesi adına bu yapılanmayı denetim altına almaktadırlar.

Bunun dışında, odaların ticari faaliyette bulunmasına resmiyet kazandıracak bu “girişim”, siyasal iktidarların amaçlarıyla da örtüşmektedir. “Meslek kuruluşlarının gerek yıllık gelirleri ve bilançolarında yer alan aktif kıymetlerin ulaştığı düzeyler gerekse yürüttükleri hizmet ve faaliyetler, söz konusu kuruluşların meslek kuruluşu olmanın yanında ciddi bir ekonomik/ticari organizasyon/birim haline de geldiklerini göstermektedir.” diyen Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Raporu’nu doğrular biçimde hareket etmek başka ne anlama gelebilir ki? Bu saldırıların, aynı raporun devamında sözü edilen, “gelir fazlalıklarının değerlendirilmesi” ve “vergilendirilmesi” önerilerinin bir devamı niteliğinde ele alıp, bu saldırılara örgüt olarak karşı durmak gerekmez mi?

İktisadi İşletmenin Getirecekleri

TMMOB ve Odalarda iktisadi işletmelerin kurulup, yaygınlaşması ne tür sonuçlar doğurabilir?

Öncelikle bilinmelidir ki, her tür “Oda dergi ve bülteni, internet yayıncılığı, Oda ajandası, reklam alımı, Oda yayınları, Oda etkinlikleri (Kongre, sempozyum vb) düzenlenmesi, topraklama ölçüm, asansör denetim hizmetleri, Oda sosyal faaliyetleri, eğitim ve oda lokalinin işletilmesi” faaliyetleri odaların “gelirleri” içerisinde yer alacağından, oda ve şube yönetimleri bu faaliyetleri “en karlı” hale getirmek için çaba göstereceklerdir. Bunun yolu açılmış durumdadır. Bugün iktisadi işletmesi olmadığı halde kimi odaların “hizmetleri” için reklam vermeleri başka ne anlam taşıyabilir ki? Bunun sınırlarını ve kurallarını kim koyacak?

(Aşağıda bulunan reklam örneği bunun tipik göstergelerinden biridir.) Bu karar önceden beri yapılan iktisadi faaliyetlerin resmen kabul edilmesi anlamına da gelmektedir. Artık “biz kar amacı gütmeyen mesleki demokratik kitle örgütüyüz” sözleri gerçek dışıdır.

“Oda mevcut personelinden İktisadi işletmenin ihtiyacı halinde, ihtiyaç sayısı kadar personelin özlük hakları saklı kalmak kaydı ile İktisadi işletmeye aktarılmasına” karar veren EMO yönetimi, iktisadi işletmeyle birlikte personel üzerinde de oynama yapmaya başlayacaktır. Yıllardır, demokratik kitle örgütünde çalıştığını, demokratik haklarının “güvencede” olduğunu düşünen personel, böylelikle ticari etkinlikte bulunan, adı iktisadi işletme olan, vergi yasalarına tabi bir kuruluşun personeli olacaktır. Hatta tüm personelinde olmaması için bir neden yoktur: “İhtiyaç kadar” sözlerinin sınırı belli değildir. Personelin işletmeye geçirilmesinin tek bir nedeni bulunmaktadır: “Daha az vergi vermek” adına personel maaşlarının gider gösterilmesi.

Bunun dışında “bilirkişi hizmetleri “adı altında genç meslektaşlarımızdan “hizmet” alınmaktadır. Bu hizmetler, iktisadi işletmenin faaliyetleri içersinde sayıldığına göre, hizmet verenle hizmet alan arasında ticari bir etkinlik söz konusudur. Bu aşamadan sonra “bilirkişilik hizmetleri” ticari faaliyet olacağı için (örnek verilen mahkeme kararlarına göre) bu meslektaşlarımızın statüleri mevcut durumdaki gibi olamaz.

Kimi şubeler, bu hizmetler için personel alacak, kimileri taşeron hizmet satın alacak (şirketlere yaptırılacak), kimileri de günü birlik emek satın alacak. Şekli ne olursa olsun, mevcut durum değişmek zorunda kalacaktır. Örneğin, 2005 yılında yayınlanan ve 2012 yılında yürürlüğe girecek olan A Tipi Muayene Kuruluşlarının uymak zorunda oldukları, “TS EN ISO IEC 17020-Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel Kriterler” in 8. Maddesinde “Muayene kuruluşu, normal faaliyetlerini gerçekleştirmek için ilgili uzmanlık alanlarında yeterli sayıda sürekli istihdam edilen personele sahip olmalıdır.” denilerek personel alımını zorunlu kılarken; 14-2 maddesinde de “Muayene kuruluşu yapılacak muayenenin bir bölümünü taşerona yaptırdığında, taşeronun söz konusu hizmeti yapma konusunda yeterli olmasını ve EN 45000 serisinin ilgili standardında öngörülen şartlara uygunluğunu sağlamalı ve bunu kanıtlayabilmelidir…..” denilerek, bu hizmetlerin taşeronlara da verilebileceği belirtilmektedir.

Ayrıca iktisadi işletme bünyesinde Asansör A Tipi Muayene İstasyonu, “Bilirkişilik Hizmetleri” altında yürütülecek ticari faaliyetler, vb girişimler piyasa koşullarında faaliyet gösteren diğer üyelerimizle de rekabeti getirecektir. EMO bu hizmetleri “bünyesinde” toplayabilmek için, “müşteri portföyü”nü genişletme çabalarına girecek; reklam, fiyat kırma, vb. çabalarla kendi üyesiyle “zorlu” bir yarış içinde olacaktır.

Kendi üyesiyle “yarışan” bir EMO’yu kabullenebilmek mümkün değildir!

Belirttiğimiz öngörülerin yanında, daha birçok değişikliklerin olabileceğini de söylemek mümkün: “Zorunluyuz, mecburuz” söylemleri eşliğinde zamanla değişiklikler gündemimize gelecek. Çünkü iktisadi işletme anlayışı, kapitalist bir anlayışın odalarımızdaki tezahürü olup çıkacaktır. Bunun sınırlarını belirleyebilmek mümkün değildir. Adımını bir kere mevcut sisteme attın mı, diğer adımların da ne olacağı bellidir.

“Bu Gelirler Olmadan Odalar yaşayamaz”

Yıllardır bu söylemleri duyuyoruz.

Odalarımızın gelir kaynaklarını TMMOB ve Ana yönetmeliğinde bahsedilen gelir kalemlerinin dışında aramak öncelikle mevcut sisteme karşı olan muhalif duruşumuzu yumuşatacak, inancımızı zayıflatacaktır.

Nedir gelir kaynaklarımız?

TMMOB yasasının 32 maddesi bu maddeleri şöyle sıralamaktadır:

a) Aza kaydiyeleri; b) Aza yıllık aidatı; c) Hizmet karşılığı alınan ücretler; ç) Vesika ücretleri; d) Neşriyat hâsılatı; e) Bağış ve yardımlar; f) Para cezaları; g) iştiraklerden mütevellit kârlar; h) Meslekî müsabakalarda derece ve mansiyon alanlarla jüriye aza seçilenlerin alacakları paraların yüzde beşleri; i) Müteferrik gelirler.”

TMMOB Ana Yönetmeliği’nde de benzer şeyler vardır.

Her iki gelir tablosuna baktığımızda bu gelirler TMMOB ve bağlı odaların resmi gelirleridir ve kar oluşturabilecek bir amaç taşımamaktadırlar. Üyesine dayanmayan bir anlayışla yönetilen TMMOB ve odaların, üye aidatları (2000’li yıllarla birlikte) tüm gelirler içerisinde yüzde 20’lere kadar inmiştir. Makina Mühendisleri Odası’nın 2007 bütçesinde, üye aidatlarının %3,28 düzeyinde kalması ise gelinen durumun vahametini daha anlaşılır kılmaktadır. ( Gariptir ki, aynı dönemde TOBB –Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği- gelirlerinin çok önemli bir bölümünü üye aidatlarından sağlamaktadır)

Burada üye aidatları gelirleri üzerinden kendini var eden ve hiçbir şekilde mali sorunlarını “başka yollarda” aramayan bir örgüt yapılanması tercih edilmesi gerekirken, bugün bir adım daha atılıp Oda amaçlarını yerine getirmek için iktisadi işletme “zorunluluk” olarak karşımıza çıkarılmaktadır. Makine Mühendisleri Odasının “Çalışma İlkeleri” olarak tanımladığı ilkeler arasında “……Yayımlanacak kitaplar, periyodikler, düzenlenecek uzmanlık eğitimleri, mühendislik mesleğinin geliştirilmesine ve uygulama alanlarına yönelik kurs ve seminerler esas gelir alanları olarak görülür “ tanımlamasının bir süre sonra da odamız bünyesinde hakim olması bizi şaşırmayacaktır.

Süreç böyle devam ederse, bu anlayış sahipleri için Türk Tabipler Birliği’nin muayenehane açıp, hasta bakması; Eczacılar Odaları’nın da eczane açıp ilaç satması “doğal”, “gelir getirici” ve “olmazsa olmaz” bir faaliyet olarak değerlendireceklerini söylemek kahinlik olmasa gerek.

Bunu kabul edebilmek mümkün değildir.

Demokratik Kitle Örgütü Ya da Sivil Toplum Kuruluşu

İktisadi işletmenin varlığı EMO’nun demokratik kitle örgütü olma özelliğine büyük darbe vurmaktadır. Her platformda ve her koşulda “Mesleki Demokratik Kitle Örgütü” olma iddiasında olan Odamız artık bu iddiasını sadece ve sadece kağıt üzerinde bırakmaktadır. İktisadi işletmeler ister zorunluluktan, isterse “gönülden” savunulsun demokratik kitle örgütlerinde hiçbir şekilde yer almaması gereken “ticari” işletmeler değil midir?

Demokratik Kitle Örgütü, belirli bir ya da birkaç amacın gerçekleştirilmesinden çıkarı olan bağımsızlık ve demokrasi mücadelesindeki güçlerin yan yana gelerek demokratik bir şekilde yönetildiği ve yönlendirildiği bir kitle mücadelesi aracıdır ve temsil ettiği kitlenin ekonomik ve mesleki sorunlarını çözümleme yolunda mücadele eder. Bu temel işlevinin doğru konması için gösterilecek çabanın başında, örgütün kitlesi ile canlı bağlar kurması ve onu mücadeleye aktif olarak katabilmeyi başarmasıdır. Asıl olarak da, Demokratik kitle örgütü, temsil ettiği kitlelerin ekonomik/demokratik mücadelesini halkın, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesine tabi kıldığı ölçüde, toplumsal mücadelede etkin bir role sahip olabilir.

Bu gerçekler büyük sözlerle süslenip topluma ve üyelerimize söylenirken, yapılanlara bakıldığında “STK” olarak bilinen Sivil Toplum Kuruluş’larından farklı bir tanımlamayı görmemekteyiz. Kapitalizmin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesini köreltmek, hedef şaşırtmak ve kitlelerin öfkelerini başka kanallara akıtmak amacıyla gündemimize soktuğu; “demokrasinin bir gereği olarak” lanse ettiği STK’lar mevcut sistemin işleyişini sürdürmekten başka bir amaç taşımamaktadırlar. Sadece düzenin kimi “aksayan” yönlerini rayına oturtmak, “devletin uzanamadığı alanları” düzenlemekten başka bir amacı olmayan STK’ların kendi bünyelerinde “gelir getirici” işletmeler kurmaları; AB fonlarını kullanmaları onlar açısından “anlaşılır”” olsa da EMO ve benzeri mesleki demokratik kitle örgütleri açısından bunun “anlaşılır” ve savunulur bir yanı yoktur.

Odaların iktisadi işletme kurma çalışmaları ve “A Tipi Muayene Kuruluşu” olma çabaları emperyalist politikaların gereği olarak piyasa ve özelleştirme uygulamalarını kabul etme; bu düzende yer edinme; ılımlı ve “uzlaşıcı” olmayı getirecek; sonuç itibariyle de giderek, siyasal iktidarlara “şirin” gözükecek örgütler yaratacaktır.

TMMOB ve bağlı odaların yıllara dayanan devrimci/demokrat geleneğini temelden değiştirebilecek oluşumlara karşı çıkmak, bugün kendine devrimci/demokrat diyen, emekten yana mühendislerin temel görevidir. Tüm meslektaşlarımızı iktisadi işletmeye hayır demeye çıkmaya ve demokratik kitle örgütü olarak odamızın geleneklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Emekten Yana Mühendisler

(*) Burada bir parantez açmakta yarar var: Bugüne kadarki yönetimler, birçok konuda genel kurullarla üyesine danışma ve yetki alma şeklinde olmazsa olmak bir yöntem izlerken,( bir adet “yönerge” çıkarılmış), mevcut yönetim yaklaşık bir yıllık dönemde 8 adet “yönerge” çıkararak, EMO’yu “yönerge”lerle yönetmiştir. Bu durum bize Özal’ın kararnamelerle ülkeyi yönetmesini hatırlatıyor.