Öğrencilerin Satın Aldığı Bir Okul: Vatan Mühendislik Yüksek Okulu - 1
23 Aralık 1970 tarihli Milliyet Gazetesinin birinci sayfasından bir fotoğraf. “Okul Satın Aldılar… Kaydoluyorlar…” İlginç… Fotoğraf alt yazısı da daha ilgi çekici:
“Kadıköy Mühendislik ve mimarlık Özel Yüksek Okulu'ndan ayrılan binden fazla öğrenci, kendi aralarında kurdukları şirket yoluyla 9 milyon liraya satın aldıkları Vatan Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'na kayıtlarını yaptırmaya başlamışlardır. Bir yetkiliye göre ‘İlk defa öğrenciler kendi aralarında topladıkları para ile bir yüksek okula sahip olmaktadırlar”
Bu haber doğru olabilir miydi? En iyisi araştırmak… Sonuç; haber doğruydu… Belki de dünyada bir ilk. Öğrencilerin satın alıp, “devletleştirilen” bir okul nerede görülmüş ki?
Bu topraklarda ilk özel okul Amerikan misyoner okuluymuş. 1824 yılında Beyrut’ta açılmış. Zamanla sayı artmış; 1900 yılı başında 400’e ulaşmış. Öğrenci sayısı da 17.500 civarındaymış. İlk Özel Yüksek Okulu da misyonerlik amacıyla kurulan 1863 tarihli Robert Koleji (bugünkü Boğaziçi Üniversitesi).
Cumhuriyet dönemiyle birlikte özel okul kurulmamış. 1922'den 1962 yılına kadar hiçbir özel okul açıldığına dair kayıt bulunmuyor. Deniz Gezmiş de bu özel okullardan olan “Özel Bilir Koleji”nden mezun olmuş.
1962 ile 1969 yılları arasında özel yüksek okul sayısı artmaya başlamış; 44 adet özel yüksek okul olduğu söyleniyor (başka kayıtlar bu sayının 50 olduğunu ifade etmektedir). 1970-1971 öğrenim yılında 70 bin öğrenci özel yüksek okullarda eğitim görüyormuş. Bunlardan bir tanesi de bizim okul.
Özel okul sayısının artmasıyla birlikte öğrencilerin ilk tepkileri ortaya çıkmaya başlar. 1967 Haziran ayında İTÜ Gümüşsuyu Yurdu'na kaydolacak öğrenci listesinde (275 kişi) 14 öğrencinin özel yüksel okul öğrencisi olması öğrencileri isyan ettirir. Yurt yönetimine “el koyan” öğrenciler bu 14 kişiyi yurda kaydını yaptırmaz. Öğrenciler açıklamalarında;
“Biz burada canımızı dişimize takıp okumak, öğrenmek için gayret sarf ediyoruz. Beri yanda özel okula senede 6 bin lira taksit veren zengin çocukları uydurma dilekçelerle yurda başvurup, ayda 40 lira ödeyerek burada kalma hakkını kazanıyor, böylelikle de gerçek ihtiyaç sahibi öğrenci dışarda kalıyor, yatacak yer bulamıyor. Madem bir genç yılda 6 bin lira verip özel okula girebilecek durumdadır, o halde kendi ikamet olanaklarını kendisi temin etmeli, fakir ve olanaksız öğrencilerin haklarına el uzatmamalıdır.”
diyorlardı.
Fitil artık ateşlenmiştir. Yurt kaydı ile başlayan tepkiler büyüyerek Özel okulların kapatılması kampanyasına dönüşmüştür. Bir çok okulda, boykot ve işgaller başlar.
4 Kasım 1967 günü basın toplantısı yapan İTÜTB Başkanı Hasan Yalçın, İYTOTB Başkanı Sait Bülbül ve İTÜTOTB Başkanı Taner Çakıroğlu ile ODTÜ Öğrenci Birliği Başkanı Cengiz Haksever: "Anayasaya aykırı kanunlarla kurulan özel yüksek okulların Türkiye'nin bilimsel geleceği için ciddi bir tehlike olduğunu" söylüyorlardı. Aynı açıklamada; "Apartman katlarında eğitim ticareti yapan özel yüksek okulların kapatılarak öğrencilerinin imtihanla resmi okullara alınmasını ve bu tehlikeli gidişin durdurulmasını” istediler.
Arkasından Yıldız Teknik Okulu akşam kısmına devam eden 100 kadar öğrenci, 6 Kasım 1967 Pazartesi gecesi derslere girmedi. Boykot kararı alan öğrenciler okul bahçesinde çadır kurup meşaleler yakarak sabahladı. Furya başlamıştı. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde boykot, işgal gerçekleşmeye başladı.
Tepki bununla da boykot ve işgallerle de kalmadı. Özel yüksek okulların devletleştirilmesini isteyen öğrenciler, derslere girmeyerek, 7 Kasım 1967 Salı sabahı saat 09.00'da İTÜ’de buluştu ve toplu halde Taksim’e çıkarak Atatürk anıtına çelenk koydu. Artık Ankara’ya kadar yürüyeceklerdi. Üzerlerinde “Özel Okullar Devletleştirilmelidir” cümlesi bulunan beyaz gömlekler giyinmiş olan 150 öğrenci, kendilerini uğurlamaya gelen on bine yakın öğrenci arkadaşlarıyla birlikte Ankara asfaltında yürüyüşe başladı.
Yürüyüş kolu İzmit’e varmıştı. Burada yapılan mitingde Harun Karadeniz şunları söylüyordu:
"On bin üniversiteli derslere girmiyor, Neden? Yüz ellisi yollara düşmüş, neden? Köylü çocuğunun okuduğu köy enstitülerini kapadılar, neden? Dar gelirlilerin okuduğu askeri ortaokul, liseleri kapatıyorlar, neden? Tekniker okullarını kapadılar, neden? Parasız yatılı öğrenci sayısını azalttılar, neden? Şimdi de parası olanlar için özel okullar açıyorlar, neden? Oysa her şeyi yaratan, buğdayı biçen, fabrikayı, binayı, köprüyü yapan sen. Okuyamayan yine sen! Sen niye okuyamadın düşün. Senin çocuğun da bu gidişle okuyamayacak. Bu işi düzeltebilecek bir tek kuvvet vardır, o da sizlersiniz. Yani halktır. Anayasa Md. 12: Herkes dil, ırk, düşünce, felsefi inan, din ve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz der. Şimdi AP, açık anlam karşısında 1965 Haziranı'nda kanunlaşan özel okullar kanun tasarısını liseyi bitiren öğrenciler arasında imtiyazlı bir zümre yaratmak durumundadır. Şöyle ki: Ortalama ulusal gelirin kişi başına 2.200 TL'si olduğu ülkemizde bir yıllık öğretim için 2.500 - 6.000 TL ayırabilen kişiler ancak varlıklı bir zümreden gelebilirler. Örneğin bu yıl 50 bine yaklaşan lise öğrenimini tamamlayan öğrenciden ancak 15 binini devlet üniversite ve yüksek okulları alabildi. Geri kalan üçte iki oranındaki öğrenciye devlet paran varsa git oku, yoksa köyüne, kentine dön demektir. İşte bu düzen, değişmesi gerekli düzendir. Milli Eğitim Bakanı "böyle yürüyüşlerle hiçbir şey değişmez" demiş. Değişir. Sizler isterseniz yani halk isterse, doğruları öğrenirse, yani anayasa raftan köye inerse, biz köyde kentte bu işi anlatırsak yalnız bakan değil iktidar bile değişir."
Yazar: Namık Cibaroğlu