Öğrencilerin Satın Aldığı Bir Okul: Vatan Mühendislik Yüksek Okulu - 2

14.03.2021

Öğrencilerin Satın Aldığı Bir Okul: Vatan Mühendislik Yüksek Okulu - 2

Özel okulların devletleştirilmesini isteyen öğrenciler 20 Kasım 1967 günü Ankara'ya ulaştı. İki haftada Ankara’ya varan öğrenciler, Bahçelievler kavşağında Ankaralı Yüksek Öğrenci Birlikleri tarafından davul zurna ile karşılandı. 150 öğrenciyi Ankaralı öğrenciler ve halk büyük bir kalabalıkla karşılamıştı. Grevci öğrencileri karşılayanlar, Ankara'da DİSK yöneticileri, Fen Fakültesi Fikir Kulübü, DTCF Fikir Kulübü, Ankara Üniversitesi Fikir Kulübü, Ziraat Fakültesi Fikir Kulübü, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Hukuk Fakültesi Fikir Kulübü, Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü ve diğer öğrenci kuruluşları idi.

Toplu halde Anıt Kabir'i ziyaret ederek saygı duruşunda bulunduktan sonra eylemlerini bitirdiler. Bu saatten sonra artık Özel Yüksek Okul dikişi tutmayacaktı.

TİP, bu yürüyüşten sonra TBMM’ye bir önerge verdi, özel okulların devletleştirilmesini istedi.

Haziran 1968’de bütün üniversitelerde “Eğitime Devrim” yapılması amacıyla yaklaşık bir ay süren işgal ve boykot hareketleri yapıldı. Sorunlar ve çözüm önerileri hazırlanan kitapçıkla TBMM başta olmak üzere bütün kurumlara sunuldu.

TÖS, öğrenci örgüleri, sendikaların katıldığı, “Devrimci Eğitim Şurası”, 4-8 Eylül 1968 tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Eğitimdeki sorunlar ve çözümler dile getirildi. Tüm Türkiye’den öğretmen ve öğrencilerin katıldığı “Büyük Eğitim Yürüyüşü”, 15 Şubat 1969’da Ankara’da yapıldı.

Devrimci Eğitim Şurası

Eğitimdeki ve özel okullardaki sorunlar konusunda 1967-1971 döneminde bir çok eylem ve toplantı düzenlendi.

Dev-Genç ve Türkiye Özel Okullar Federasyonu, 16 Nisan 1971’de düzenledikleri ortak basın toplantısında, "Sadece özel yüksek okul binalarının değil, eğitimin devletleştirilmesi"ni istedi.

Bu gelişmelerin yanında özel yüksek okullarda ders vermekte olan İTÜ öğretim üyelerinin büyük bir kısmı bu okullardan ayrıldı. Örneğin, İTÜ İnşaat Fakültesi’nin 118 öğretim üyesinden sadece beşi özel yüksek okullarla ilişiğini kesmemiştir. Bu durum, özel okulları zor durumda bırakmıştı. Sahipleri, “iyi bir fiyata” okullarını devlete “satma” yolu aramaya başlamışlardı.

Özel okulların devletleştirilmesi için eylem yapan sadece devrimci örgütler değildi. İlginçtir, Ülkü Ocakları ve MHP Gençlik Kolları da bu konuda eylem-toplantı yapmıştı.

12 Nisan 1971 Pazartesi günü yayımladığı bildiride, “Özel Okullar Devletleştirilsin Haftası” düzenlediğini açıklayan İstanbul Ülkü Ocakları Birliği, 24 Nisan 1971 Cumartesi günü, “Özel Okullar Devletleştirilsin” yürüyüşü düzenledi. Yürüyüşe Nişantaşı Eczacılık ve Dişçilik, Galatasaray Kimya, İnşaat, Eczacılık, Makine, Vatan Mühendislik, Işık Mühendislik, Şişli İktisat, Ayazağa Kimya, Kadıköy Mühendislik, İstanbul İktisat gibi özel yüksek okullarında okuyan öğrenciler de katılmıştı.

Özel okulların Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürerek İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Demirtaş Ceyhun, Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştı. Ayrıca Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu özel bir mühendislik ve mimarlık okulundan mezun olanların diplomalarının iptali için açılan davalar sırasında, özel yüksek okullarının Anayasa'ya aykırılığı iddiasını ciddi bularak 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nu Anayasa Mahkemesi'ne sevk etmişti. Anayasa Mahkemesi, bu davayı görüşerek 625 sayılı yasanın bazı maddelerini 1971 Ocak ayında iptal etti. İptal kararıyla birlikte özel yüksek okulların statüsü ortadan kalkmıştı.

Yüksek Okul Statüsü - Resmi Gazete

Özel Yüksek Okulların Bağlanacağı Akademi Listesi

Sadece, bu boşluğu dolduracak yasal düzenleme gerekiyordu. Bu da 25 Ağustos 1971 günü kabul edilen 1472 sayılı kanunla düzenlendi ve bazı özel okullar kapatıldı, bazı özel okullar değişik adlarla birleştirildi. Ancak bir devletleştirilme ya da tamamen kapatılma olmadı.

Daha sonra Üniversite Reform Tasarısı TBMM’de görüşüldü. Kanuna göre: Üniversiteler paralı olacak, üniversiteler arası düzeni sağlayacak “Yüksek Öğrenim Kurumu-YÖK” kurulacaktı. Bu kanun tasarısı Haziran 1973’de TBMM’de yasalaştı.

1472 Sayılı Kanun'un çıkmasıyla birlikte mevcut yüksek okullar kamulaştırılmalıydı. Ancak bu durum bazı okullar için gerçekleşmedi. Bunlardan bir tanesi de Vatan Mühendislik’ti. Okul uzun yıllar özel okul olarak faaliyet göstermiş bir okuldu. Şimdiki özel okullar gibi gazete ilanlarında “müşteri” öğrenci arıyordu.

Vatan Müendislik Yüksek Okulu Müşteri Arıor

Aynı konumda olan Kadıköy Mühendilik Özel Yüksek Okulu’nda bulunan öğrencileri de diğer okullar gibi, okullarından memnun değildi. Hem okulun eğitim kalitesinden hem de okul binasının yetersizliğinden şikayetçilerdi. Özel yüksek okulların bu durumu Cumhuriyet Senatosu Özel Yüksek Okullar Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı raporda (1968) detaylıca ele alınıyordu:

“Özel yüksek okulların bir kaçı dışında, yeterli eğitim tesislerinden yoksun ve yapılacak eğitimin niteliği ile bağdaşmayan yetersiz alt yapı ile açılmış bulunduğu, 625 sayılı kanunda açıkça belirtilmesine karşın aynı bina içinde farklı türde okulların açılmasına, eğitim ve öğretimin çeşitli imalathane ve iş yerlerinin bulunduğu binalarda açılmasına izin verilmiş olunduğu, 625 sayılı kanunun 8. Maddesine göre öğretime başlama izni alınmadan hazırlanması gereken program ve yönetmeliklerin, aynı branşta öğretim yapan okullarda dahi bir bütünlük oluşturmadığı, her okulun kendi görüşüne göre hazırladığı program ve yönetmelikler, daha sonra da kurucu ve yöneticilerin arzuları doğrultusunda sık sık değiştirildiği, aynı tür ve özellikteki okullarda farklı program ve yönetmeliklerin uygulanması, ayrıca resmi okullarda hiç bulunmayan bazı sınıf geçme kolaylıklarının temin edildiği, bu okullarda görevli öğretim kadrosunun büyük bir kısmını devlet üniversitelerinde görevli kişilerin oluşturduğu, 625 sayılı kanunun 21. Maddesinde öngörülen ve 5 yıl içinde öğretim kadrosunun en az üçte birini yetiştirmesini zorunlu kılan madde gereğine hiçbir okulda uyulmadığı, devletin yetiştirdiği elemanı kullanmayı devam etmek gibi kolay bir yolu tercih etmekte oldukları, bu tutumların ise özel sektörün devletin eğitim yükünü paylaşma ilkesi ile bir çelişki oluşturduğu, 625 sayılı kanunun 43. Maddesinde belirtilen denetim yönetmeliğinin çıkarılmaması sonucunda bu okullardaki öğretimi niteliği yönünden değerlendirecek bir denetim kurulunun kurulamamış olduğu, özel okulların ara sınıflarında yapılan sınavların bir kısım okulda gereken ciddiyetle uygulanmadığı, örneğin sınıf geçme yerine iki sınıfta bir baraj geçme bir takım kolaylaştırıcı sistemlerin uygulandığı, ya da başarı durumunun çok düşük olması sonucu sınıf geçme yerine dönem geçme sisteminin benimsendiği ve böylece öğrencinin sınıfta kalmayıp okula devamının sağlanabildiği, öğrencilerin ödeyecekleri yıllık ücretlerde okullar ve disiplinler arasında farklılık olduğu gibi, bazı okulların, öğrencileri sadece sınava almak için yüksek ücretler ödemeye zorunlu kılan kararlar aldıkları, belirlenen kontenjanların okulların yapacağı öğretimin niteliği ile bağdaşmadığı, özellikle bazı bölümlere belirlenmiş olan kontenjanın çok üstünde öğrenci alınmış olduğu , yüksek dereceli okullarda söz sahibi kişilerin bilim adamları olması gerekirken özel okullarda söz sahibinin patronlar olduğu, yönetmelikte okula devam zorunluluğu olduğu halde bu okulların hiç birinde devamın kontrol edilmemiş olduğu, resmi okullarla yapılan karşılaştırmalar sonucu, özel okulların gerek bir öğrenci için hesaplanması gereken yer bakımından, gerekse öğretmen öğrenci oranı bakımından resmi okullardan çok geride kaldığı anlaşılmıştır.”

(Dr. Belma Yaşar’ın “Türkiye de Özel Yüksek Öğretim”, adlı makale. Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, sh. 140-141)

Bu raporun Kadıköy Mühendislik Özel Yüksek Okulu ile ilgili kısımlarında da oldukça çarpıcı tespitler vardır:

“Okul Kadıköy de 3500 metrekarelik bir hacim içindeki eski binalarla, Acıbadem semtinde yeniden inşa ettirilmeye başlanan beş katlı bir binanın bodrum ve zemin katlarından teşekkül etmektedir.

Eski binada bahçe ve teneffüshane yoktur, merdiven sahanlıklarımdan başka koridor da bulunmadığından, ders aralarındaki öğrenci kesafeti sahanlıklarda dikkati çekecek hale gelmektedir. Okulda hiçbir spor tesisi yoktur. Kantin olarak ayrılan kısım, hiçbir yönden ihtiyacı karşılayacak durumda değildir. Eski binalardaki dershaneler, aradan duvar kaldırılmak suretiyle meydana getirildiğinden görüş bakımından elverişsiz bir haldedir. Buna rağmen buralara normal alması gerekenin bir misline yakın fazla öğrenci doldurma yoluna gidilmiştir.

Fizik ve kimya lâboratuvarları gerek hacim, gerek malzeme bakımından yeterli durumda değildir.”

Yazar: Namık Cibaroğlu