Öğrencilerin Satın Aldığı Bir Okul: Vatan Mühendislik Yüksek Okulu - 3
Kadıköy Mühendislik Özel Yüksek Okulu öğrencilerinin bu şikayetleri hat safhaya ulaşmıştı. Okul öğrencisi Mustafa Düzgün bu durumu şu şekilde anlatıyordu:
“Kadıköy Mühendislik Özel Yüksek Okulu İnşaat bölümü öğrencisiydim. Bir yandan çalışıyor, bir yandan okumaya çalışıyordum. Okulumuzda zengin öğrenciler taksitlerini rahatlıkla ödeyip eğitim alabiliyorlardı. Ama birçok fakir öğrenci de vardı. Taksitlerimizi ödemekte zorluk çekiyorduk. Ödemeyince de derslere sokulmuyorduk. Ne yapıp ne ettiysek de, okul yönetimi bildiğini okuyordu. Ayrıca eğitim oldukça kalitesizdi. Öğrencilerin önemli bir kısmı gündüzleri çalışıyor geceleri okuyordu. Okula verdiğimiz 2500 ile 6500 liralık para karşılığında yetersiz eğitim alıyorduk. Ayrıca Meslek odaları özel yüksek okulu mezunlarını üye de kaydetmiyorlardı.
Aynı okulun Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Mehmet Turgut da o dönemi şöyle anlatıyordu:
“O dönemde mühendislik alanında devlete ait İstanbul’da iki okul vardı. Bir tanesi İTÜ, diğeri de İDMMA idi. İTÜ’ye düz lise mezunları gidebiliyorken, sanat okulu -meslek lisesi- öğrencileri sadece İDMMA ya kaydolabiliyordu. Ben üniversite sınavında İDMMA ya gitmemek için sınavlarda boş kağıt vermiştim. Sadece ben değil neredeyse sınıfımdaki bütün öğrenciler öyle yapmıştı. Böylelikle özel yüksek okullara gidebilirdik.Ancak, Kadıköy Mühendislik Özel Yüksek Okulunda bir çok sorunumuz vardı ama, en önemli sorunumuz okulu bitirdiğimizde ‘mühendis’ olarak kabul edilmemekti.TMMOB o dönemde özel yüksek okullardan mezun olanları mühendis kabul etmediği için odalara kaydolmamız söz konusu değildi. Ki, özel okullardaki birçok öğrenci -özel olmasına rağmen- fakir, yoksul ailelerin çocuklarıydı. Dolayısıyla çoğumuz gündüzleri çeşitli işlerde çalışır, geceleri de okulumuza giderdik. Öncelikle bu nedenlerle bir araya gelip çözümler üretmeye çalıştık.”
“Kısaca, özel okul öğrencileri olarak oldukça sıkıntılıydık. Bundan kurtulmak için okulumuzdaki her siyasi görüşten öğrenci ile bir araya gelmiştik. Devrimciler de vardı, ülkücülerde. Hatta Doğu Devrim Ocakları’ndan arkadaşlar desteğe geliyorlardı.” (Mustafa Düzgün)
Sorunların ortak olduğunu farkeden öğrenciler politik tutum ve davranışlarını bir kenara bırakırlar ve “ortak hareket etme” kararı alırlar.
“Hatırlarım, Kadıköy’den iki tane motor kiraladık. Her motorda yaklaşık 100 civarında öğrenci vardı. Bu motorları yan yana Büyükada ile Heybeliada arasında Kartal sahilini gören bir yere demirledik. Burada elimizdeki megafonlarla forum düzenledik. Arkadaşların görüşlerini aldık. İlk aşamada kendi okulumuzu alabilir miydik? diye düşündük.” (Mustafa Düzgün)
Haziran 1970 tarihinde okul öğrencileri okulu satın almak için teşebbüse geçerler. “Bütün hedefimiz Kadıköy Mühendisliği satın almaktı. Başta Mehmet Ali Yılmaz olmak üzere (ki Mehmet Ali her zaman kaypak davranmış, çıkarları doğrultusunda hareket etmişti) yüzlerce öğrenci bir araya geldik ve okulu satın alabilmek için uğraştık.“ (Mehmet Turgut). Okuldaki 3200 öğrencinin yıllık taksidinin 10,5 milyon lira olduğunu belirten öğrenciler, okulun 500 bin lira gibi bir rakamla açıldığını söylüyorlardı. “Satın aldıktan sonra artık bizim olan okulu devlete teslim edeceğiz. Böylece Bakanlığın yapmadığı devletleştirmeyi biz gerçekleştireceğiz. Okulumuzun yeni adı Kadıköy Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi olacaktır” diyen öğrenciler patronu ikna ederek masaya otururlar. Patron, Mimarlar Odası’nın seçeceği bilirkişiyi de kabul etmiştir. Öğrenci ve öğretim üyelerinden oluşmuş bir heyet önünde yapılan anlaşma protokolüne imza atan patron daha sonra bu kararından vazgeçer ve imzasını tehditle attığını söyler.
Okul Öğrencilerinden Mustafa Düzgün; “patron çok kaypak biriydi. Önce bizle anlaştı, sonra vazgeçti. Hatta üzerimize polis yolladı, okula polis çağırıp önde gelen öğrencileri gözaltına aldırtmak istedi. Yaralananlar oldu. Daha da ileri gidip, bizlerin zaman zaman uğradığı pastane, kahve gibi yerler basıldı.” diyordu.
Kadıköy Mühendisliği satın alamayacaklarını gören öğrenciler başka çareler aramaya başlarlar. “Baktık olmayacak o zaman kayıtlarımızı geri almak istedik. Böylelikle başka okullara gidebilirdik ya da okul satın alabilirdik. Kayıtlarımızı da vermek istemediler.
“Buramıza kadar gelmişti. Hatta patronun Moda’daki evine kadar 350 civarında öğrenci ile birlikte yürüyüş yapmıştık. Görüşmemizde, kayıtları vereceğini söylediği halde, alamadık. Sonunda tehdit ederek alabildik.
Başka bir okula geçebilir miydik? Araştırmaya başladık. Vatan Mühendisliğin sahibinin okulu satmak istediğini öğrendik. Mehmet Ali Yılmaz, Mustafa Topaloğlu’nun amcası Ahmet Topaloğlu’nun da bulunduğu bir grup öğrenci ile şirket kurduk. Ahmet şirketin her türlü muhasebe işlerini yönetiyordu. Fatih’de ki işyerini kullanmaya başladık”(Mustafa Düzgün)
Şirketin adı “Akademik Öğretim AŞ” olmuştur. Bu şirket kanalıyla Vatan Mühendislik Özel Yüksek Okulu patronuyla 10 milyon liraya anlaşma sağlanır. Öğrencilerin küçük bir kısmı peşin para temin ederken, (ki bazı öğrenciler memleketlerinde bulunan tarla vb. taşınmazları satarak katkıda bulunurlar) bir başka kısmı banka teminatı diyebileceğimiz bir yöntemle ödemelerde bulunur. Büyük çoğunluğu da (Toplam 700 civarı öğrenci) senet ile ödeme yaparlar. Senetler taksit taksit ödenecektir. Patrona nakit olarak ödenen para 5,5 milyondur. Geri kalan para senet şeklindedir. Daha sonraları bu senetlerin bir kısmının ödenememesi patronun icra talebine yol açar. Anlaşma sağlanamazsa okul ellerinden “kaçmak” üzeredir. O dönem İDMMA “Başkanı” Vakkas Aykurt “patron” ile anlaşma yoluna gideceklerini, eğer anlaşma gerçekleşmezse, istimlak yöntemine başvuracaklarını söylüyordu. Sonunda “patron” icrayı kaldırmış yeni bir anlaşma gerçekleşmişti.
“Pazarlıklar sonucunda okulu satın aldık. Şirket merkezi Okulun boş bir odası oldu. Diğer işyerimiz de Ahmet’in bürosuydu.“ (Mustafa Düzgün)
“Hepimiz senet imzalayarak ödemeleri gerçekleştirdik. Sonra da okulu devlete teslim ettik. Yıllar sonra TEKEL de çalışırken, ödenmediği söylenen birkaç senet için bana icra gelmişti.” (Mehmet Turgut)
Okulu satın alan öğrenciler 28 Aralık 1970 gününü “VATAN’a Yerleşme Günü” ilan ediyorlardı. 27. 12. 1970 tarihinde gazetelere verdikleri “Akademik Öğretim AŞ” imzalı ilanlarda şunları söylüyorlardı:
“Çok haklı nedenlerle Kadıköy Mühendislik Okulunu terketmeye mecbur olan ve 7 aydır, ana kucağı gibi özlemini çektikleri bir öğretim Kurumu’ndan yoksun, dışarda kalan binlerce öğrenci, benzeri koşullar içinde kendilerine katılan arkadaşları ile kader birliği ederek, büyük örgüt meydana getirmiş, ülkücü elbirliğinin somut ve parlak sonucu olarak, İstanbul’un en elverişli yüksek okulu olan VATAN MÜHENDİSLİK’i yaklaşık 10 milyon liraya satın almışlardır.
Kamuoyuna onurla duyururken bu başarının ve gelecekte planlanan ard arda başarıların derin kıvancı içinde 28 Aralık 1970 Pazartesi günü de, 7 ay etrafında matem tuttukları Kadıköy Mühendislik’ten göç ve VATAN’a yerleşme şenliği günü olarak ilana karar vermişlerdir.
Yetkili öğretim üyelerinin hazırladıkları yerleşme planının uygulanmasına aynı gün başlanacak; İnşaat, Elektrik, Makine mühendislikleri ile Mimarlık bölümlerinin bütün sınıflarında değerli öğretim üyelerinin iştiraki ile öğretime geçilecektir.
Paydaşlarımızın kararları ile bu mutlu hareket ilgili öğrencilere, tüm özel yüksek okul öğrencilerine ve sayın halkımıza saygı ile duyurulur.”
Bu ilandan sonra okul yönetimi öğrencilerden oluşur. Okulu satın almak bir başarı ama bunu yönetmek ve doğru düzgün bir eğitim yapmak da başlı başına bir uğraştır. Bununla ilgili Mustafa Düzgün; “Hocalarla konuştuk. Özellikle İTÜ den gelen kadın kimya hocamız bize oldukça yardımı dokundu. Diğer hocalarla da konuşacağını, onları ikna edeceğini söyledi. İlk üç ay boyunca ücret almayacaklarını da söyledi. Yaklaşık bu şekilde bir, bir buçuk yıl böyle idare ettik. Ama böyle devam etmesi zordu. Sonunda, uzun uğraşlar sonucu İDMMA ile anlaşıp, okulu buraya devrettik. Artık okulumuz devlet okulu olmuştu.”
Öğrencilerin bunca uğraş, çabaları sonuç vermişti ama zaman ilerlemiş, liberalizm zirve yapmış, her şey alınıp satılabilen metaya dönüştürmüştü.
Buyurun, patronların özel yüksek okul “cennetine!”
Bilim mi? O da ne? “Kur’an ve sünnet rehberliğinde şeytanla mücadele edecek insanın eğitimi” doktora tezleri varken bilim de neymiş?
Ama, bu güzel düşlü öğrencileri unutmak bize haram olsun… Kimsenin yapamadığını yaparak…
Kaynakça:
- Türkiye Mühendislik Haberleri”, 1970/Eylül, sh. 22-23
- Turhan Feyizoğlu (https://www.gercekbandirma.com/turkiyede-ozel-okullar-ve-68-kusaginin-mucadelesi)
- Dr. Belma Yaşar’ın “Türkiye de Özel Yüksek Öğretim”, adlı makalesi. Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, sh. 140-141
Yazar: Namık Cibaroğlu